Dünyanın şu anda Bilgi Çağı’nın içinde bulunduğu ve bunun en büyük tetikleyicisinin de bilgisayarlar ve ardından internetin icadı olduğu savunuluyor. Gelecekte dünyada neler olacağı belirsiz. Fakat bir olgu çok açık: Dünyanın geleceği şu anda o arka cebimize koyduğumuz ve bazen yanlışlıkla üstüne oturduğumuz telefonlarda bulunan Siri’nin gelecek kuşakları belirleyecek. Peki, bu tam olarak nedir? Yapay zekâlar nasıl günlük yaşantımıza geldi ve en önemlisi, bizi nereye götürüyorlar?

  Yapay zekâlar, adından da anlaşılacağın üzere insanların yapay olarak ürettiği “zeki” donanımlar ve yazılımlardır. İlk yapay zekâlar dünyada dolaşıp hepimizi şaşkına döndürmeden önce filmlerde yer almışlardı. Kısaca insanoğlu ilk hayal etti, sonra gerçeğe döktü.

  Filmlerde rastladığımız ilk yapay zekâya sahip robotlar, Oz Büyücüsü’nden Tim ve Metropolis’ten yarı-insan robot Maria’ydı.  Teorik olarak bu robotların varlığını ortaya atan ilk bilim insanı ise Alan Turing’di. Bugün hala yapay zekâlar aynı bilim insanının 1950’de ileri sürdüğü ve adını da aldığı Turing testi denilen bir teste tabi tutuluyorlar.

 Bundan beş sene sonra, pek çok insanın ilk yapay zekâ olarak kabul ettiği “Logic Theorist” geliştirildi. Bu program, basit mimik hareketlerini yapabiliyordu. Bir sene sonra  Dartmouth Summer Research Project on Artificial Intelligence (DSRPAI) konferansında tanıtıldığında, insanlar bir konuda birleşmişti: Yapay zekâ, gerçekliği olan bir hayal.

  Bu ilk programdan sonra pek çok yapay zekâ geliştirildi. Buna zemin hazırlayan en büyük etki, elbette bilgisayarların giderek hızlanmasıydı. Gelişen teknoloji, daha “zeki” ve “insansı” makinelere olanak sağladı. Bugün, yapay zekâ üreten en büyük şirketlerden biri Google. Öyle ki yukarıda bahsi geçen Turing testini geçen ilk yapay zekâ “Google IO”.

Peki, bunlar nasıl çalışıyor? Bir sürü alan ve alt dalları yapay zekâların geliştirilmesinde aktif rol almaktadır. Genel olarak ağır bilgisayar işlemlerini yürütebilen bir grafik işlemci ünitesi, çokça veriyi daha hızlı algılayıp tarayabilen üst düzey algoritmalar, dış çevreden gelen girişlere tepki verebilmesi için yapay sinir ağları bulunmaktadır.  Daha birçok ünite var elbette ama temeli böyle.

 

Modern Robot and artificial intelligence.

 

İşçiler ara vermeden 7/24 çalışabilirler. İş yaşamı dışında günlük hayatımızda da oldukça aktif rol alan yapay zekâ, ilk video oyunundan beri her türlü oyunda kullanılmakta ve Siri gibi ya da Google’ın çeşitli uygulamalarının tabanını da yapay zekâlar oluşturmaktadır.

Günlük hayatımıza kolaylık sağlayan yapay zekâlar le beraber bizden çokça şey de götürmektedir. Öncelikle birçok işi insanların yerine çok daha hızlı ve “maaşsız” yapabildiklerinden pek çok iş alanı robotların kontrolünde. Ayrıca eğer bu robotlar yanlış ve “etik olmayan” amaçlar için kullanılırsa, savaşlar gibi, sonuçları oldukça ağır olabilir. Bu kadar karışık sisteme sahip yapay zekâlar bize çokça şey getirmektedir, kısaca bazen bu kadar para harcanmaya değebiliyor. En büyük avantajı öncelikle belli bir ölçüde zekâya sahip olduklarından her şeye insanların karar vermesi gerekmiyor, çünkü zaten yapay zekâlar karar verebilecek mekanizmaya sahipler.

  Tam bu noktada yapay zekânın geleceğinden konuşalım. Kesinlikle ufku olabildiğince açık ve teknoloji tarihinin en büyük projesi denebilir, ancak bana göre gelecek o kadar da parlak değil. Mark Zuckerberg gibi değil de Stephen Hawking’e daha yakın düşüncelerim: Bir şekilde çok tehlikeli silahlara dönüşecekler. Ordular, insanlar yerine robotları aldıklarında her şey daha da kanlanacak Fakat bundan çok daha önce bir olay üzerinden teorimi söylemek isterim:

“FACEBOOK’UN YAPAY ZEKÂ ROBOTLARI, KENDILERINE ÖZEL DILDE BIRBIRLERI ILE KONUŞMAYA BAŞLADIKTAN SONRA KAPATILDI” (independent.co.uk)

  Eğer yapay zekâlar kendi dillerini yaratabilecek kadar zekilerse, ileride de kendilerini nasıl tamir edeceklerini, kodlayacaklarını ya da yaratacaklarını öğrenebilirler. Böyle bir durumda insanlar bu alandan çekilmiş olacaklar. Bu da çok büyük bir kaosa neden olabilir, çünkü robotlara göre bize bir ihtiyaç kalmayacak.

 Belki de gelecek daha parlak olacak, bilemeyiz. Belki de ben çok kitap okuyor olabilirim, ancak şu unutulmamalı: Jules Verne, “Aya Yolculuk” yazıldığında ortalıkta tek bir uzay aracı yoktu. Şimdi ise ben bunları düşünürken yapay zekâlı robot Sophia, Arabistan vatandaşı oldu.

 

Bu Uzay Koldemir’in 9 Dergisi için ilk yazısı. Kendisinin ilgi alanları kek pişirmek, yapay zeka hakkında araştırmak ve kitap okumak.

Nur Güzeldere tarafından düzenlenmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

No Comments Yet

Leave a Reply

Your email address will not be published.