Toros dağlarından hafifçe esen sakin esintilerin, Akdeniz florasının renkli kokularının ve tüccarların takas sırasındaki yaptıkları muhabbetin arasından Sagalassos’un Üst Agorası’ndan geçiyorsunuz. Yıl M.Ö. 180 ve Marcus Aurelius’un imparatorluğu altında şehriniz Pisidia’da yükselişte. Agora’da gezinirken, muhteşem bir Nymphaeum’un bulunduğu kuzey bölüme ulaşıyorsunuz: Antoninler Çeşmesi. 

Dionysos ve satirlerin hayat dolu heykelleri sizi çevreliyor, rengarenk mermerler akan suların üzerlerine sıçramasıyla sabah güneşinin altında parlıyor, ve “nymphaeum” kelimesi bu yerleşimde anlamını hak ediyor: nymph’lerin (su perilerinin) dans ettiği ve kutladığı yer. Dionysos’un ilahi yüzünün altında günü benimseyerek, bu mitolojik alanda birkaç basamak çıkıp ellerinizi yıkıyorsunuz.

Antoninler Çeşmesi, Sagalassos’un en güzel yerlerinden biridir ve seyircilerini büyüler. Çeşme, Aphrodisias’tan ithal edildiğine inanılan ince mermerden yapılmış beş büyük boyutlu heykellerle, ve rengarenk mermer süslemelerle bir tiyatroyu andırır.

Günümüzde Sagalassos’u gezerken, birinci ve ikinci yüzyıllardan kalma Roma kalıntılarının etrafında dolaşırsınız. Aslında milattan önce altı binden beri Sagalassos’ta insanlar yaşamıştır, çünkü bina ve heykel yapımında kullanılabilecek kireçtaşı kaynakları, yükseklikte bulunduğu için yazların serin yağmurun bol oluşu, ve tarıma uygun verimli vadiler sebebiyle yaşama uygun bir bölgedir. 2019 yazında yirmi asır önce de hissedilen esintiler ve çiçek kokularının altında Sagalassos’u ziyaret ettim, asırlar önceki gözlerin baktığı aynı anıtlara baktım ve aynı yollarda yürüdüm.

Sagalassos, Augustus şehri çevredeki bölgelere ve Pisidia’nın diğer kolonilerine bağlayan, ticaret fırsatları sağlayan “Via Sebaste” adlı yolları açtığında ekonomik bir ivme kazanmıştır. Agustus’un hükümdarlığı sırasında, 1. yüzyılda, Sagallasos’un en sevdiğim bölümlerinden biri olan Kuzeybatı Heroon da dahil olmak üzere birçok yapı inşa edildi. Heroon, başarılarını onurlandırmak için saygın bir kişiye adanmış yapılardır. Sagalassos’taki Kuzeybatı Heroon Büyük İskender’e adandığı düşünülmektedir, çünkü iki metre uzunluğunda bir heykelin başı (arkeologlar İskender’e ait olduğuna inanmaktadır) Heroon’un içinde keşfedilmiştir. Heroon’un dış kısmının güneydoğu köşesinde, dans eden kızların şiirsel bir frizi bulunmaktadır.

Hadrian döneminde (milattan sonra ikinci yüzyılın başlarında), şehir yeni bir refah seviyesine ulaşmıştır; bu döneme ait sikkeler ve yazıtlar, Sagalassos’un iki yüzyıl boyunca devam eden Pisidia’nın başkenti olduğunu göstermektedir. Bu süre zarfında hamamlar, tapınaklar ve çeşmeler yapılmıştır. Flavius ​​Severianus Neon adlı yerel bir hayırsever tarafından yeni bir kütüphane ve Antoninler Çeşmesi inşa edilmiştir. Kütüphane, Antoninler Çeşmesi’nden tiyatroya giden yolda görülebilir ve oldukça çarpıcıdır.

Sagalassos’un çoğu 1990 yılından bu yana Sagalassos’ta kazıları yöneten arkeolog Marc Waelkens tarafından keşfedildi. Türkiye’nin güneyine seyahat ederseniz bu Roma bölgesini ziyaret etmeden ayrılmayın.

Tüm fotoğraflar Lara Seyahi’ye aittir.

Editör: Nur Güzeldere

No Comments Yet

Leave a Reply

Your email address will not be published.