İlk kez ne zaman gazete okuyabilmeye başladınız? İlkokul birinci sınıfın bitiminden bir süre sonra olmalı, değil mi? Sadece Latin alfabesini öğrenenler için gazete okumak aşağı yukarı 26-29 harf öğrendikten sonra sorun olmuyor.

Eğer Japonca öğrenseydik, bu zaman alfabe yüzünden biraz uzayabilirdi. Japonca, ana dilinize bağlı olarak, konuşması ve anlaması göreceli olarak basit bir dil olmasına rağmen yazması oldukça zor olabilir. Şimdi Japon diline yüzeyden de olsa alfabelerine odaklanarak bir bakalım. Odağımı şu anlık kısıtlamak zorundayım çünkü çok kapsamlı bir konu. İleride Japon dili üzerine 1-2 yazı daha yazmayı düşünüyorum. 

Japonca, sadece Japonya’da resmi dil olmasına rağmen 128 milyon kişi Japoncayı ana dili olarak konuşuyor ve bu da onu anadil konuşmacısı bakımından dünyada dokuzuncu en çok konuşan dil yapıyor. Ana dil olarak konuşanların büyük çoğunluğu Japonya’dan olsa da Amerika Birleşik Devletleri, Kore ve bazı Avrupa ülkeleri gibi başka ülkelerde de azınlıklar var. 4 sene önce İstanbul’da Japonca eğitim veren bir ilköğretim okuluna gitmiştim. Öğrencileri İstanbul’da yaşayan Japon çocuklardı. Okul tam animelerden fırlamış gibiydi. Öğrenciler sadece Japonca konuşabiliyorlardı, “merhaba” ve “günaydın” gibi kelimeler dışında hiç Türkçe bilmiyorlardı. Japoncamla elimden geleni yaparak çocuklarla iletişim kurmaya çalıştım. Kendi kendime Japonca çalışıp öğrenmiştim, bu yüzden günlük hayatla alakalı konular hakkında konuşup anlayabiliyordum. Ama hala yazma becerilerim çok kötü. Buna sonra değineceğim.

Japoncanın hangi dil ailesinde olduğuna gelirsek… hala çok tartışmalı: Bazılarına göre Japonca, Türkçe ve Moğolca gibi dillerin olduğu Altay dil ailesinden, bazılarına göre de Avustralasya dillerine benziyor vb. Bu belirsizliğin temel nedeni Japoncanın erken tarihinde yatıyor: Japonca, Yayoi döneminde MS 5-6’da Japonlar Çin’le ilk kez iletişime geçene kadar yazıya dökülmemişti. O zaman kullandıkları alfabe bile kendilerinin değildi: Japonca kelimeleri yazmak için Çince karakterleri kullanmışlardı. Bu şekilde kanji, alfabelerden birisi, gelişmeye başladı.

Evet, alfabelerden birisi. Devamlı dediğim gibi, dilin zorlayıcı kısmı alfabelerin karmaşıklığından geliyor: 3 tane var! Bizim Latin alfabesini öğrenmemiz 1 tam eğitim yılı almıştı, 3 farklı alfabe öğrenmenin ne kadar süreceğini siz hayal edin. Bu alfabeler hiragana, katakana ve kanji olarak adlandırılıyor. 

Hiragana ve katakanaya beraber “kana” deniyor. Her birinde yaklaşık 46 karakter var. İkisi de aynı sesleri farklı monalarla, yani karakterlerle karşılıyorlar.  Burada hepsini görebilirsiniz: 

Neden aynı sesleri karşılamak için 2 farklı alfabe var, diye sorabilirsiniz. Hiragana daha çok çekimler gibi dil bilgisel elementleri ve bazı öz Japonca kelimeleri karşılamak için kullanılıyor. Katakana ise Japoncaya diğer dillerden gelen kelimeleri yazmak için kullanılıyor, mesela Felemenkçedeki “glas” kelimesinden gelen ガラス  (garasu), İngilizcedeki “burger” kelimesinden gelen  バーガー (bāgā) ve “cooler” kelimesinden gelen クーラー (kūrā). Benim kişisel favorilerimden birisi Darth Vader’ın Japoncası: ダース・ベイダー(Dāsu Beidā). Bu durum Çince için geçerli değil ve en büyük nedeni kanji. 

Japonca ve Çincenin beraber o kadar büyük ve derin tarihleri var ki Çince neredeyse bütün Japon yazım biçimini etkiledi: Çince karakterlerin yanına daha rahat okunmak için ilk kez yazılan karakterlerden hiragana ve katakana oluştu çünkü kanjilerin 2 ana okunuş şekilleri vardır: kun-yomi (öz Japonca okunuş) ve on- yomi (Çinceden gelen okunuş). Detaya inmeyeceğim ama bu ayrı okunuşlardan dolayı bir karakter, özellikle 2-3 tanesi bir kelime oluşturmuşsa, farklı şekillerde okunuşlara ve anlamlara sahip olabilir ve bunu içerikten çıkarmanız gerekiyor. Ayrıca bir okunuş bir sürü farklı kelimeyi karşılayabilir ve bunu konuşmanın içeriğinden çıkarmanız gerekiyor. Örnek olarak, yazılışına göre, “kami” hem saç (髪) hem kâğıt (紙) hem de Tanrı (神) anlamına gelebilir. Bunlara eş sesli denir.

Özellikle birinci durum, ilkokul öğrencilerinin gazete okuyamamasının bir faktörü. (Neden bir ilkokullu gazete okumak isteyebilir, diye sorabilirsiniz. Ben de aslında o ihtiyacı hissetmemiştim ama 8 yaşında istesem okuyabilme kapasitesine sahiptim. Bu mantığı kullanarak Japoncayı karşılaştırıyorum.) Bir başka faktör de kanjinin orijinal olarak on binlerce karakter içermesi. Fakat 1946’da Japon hükümeti bu karakterlerin sayısını azaltmaya çalıştı ve bu bize joyo kanji’yi getirdi, ya da genel kullanılan kanjiler, toplam 2136 karakter. Halen yüksek bir sayı, ama iyi haber: Kimse zaten bütün 2136 kanjiyi bilmiyor. 

Ve daha bu sadece “Japonca Yazma ve Okuma 101” dersinin ilk 10 dakikasıydı. Konuşulacak hala çokça şey var ama Japonca öğrenmekten vazgeçme nedeniniz olmak istemiyorum bu yüzden şimdilik geçiyorum. 

Shinjuku, Tokyo, Japonya

Şimdi asıl soru: Japonca öğrenmek ne kadar kolay (ya da zor)? Çince okuyabilen birisi bir yere kadar sokak tabelalarını anlayabilir çünkü Japoncadaki çoğu kanji zaten Çincede de aynı kelimeyi karşılıyor. Bu yüzden yazmak onlar içindaha kolay ama okumak daha zor olabilir. Türkçe bilen birisi, mesela ben, dilbilgisinde göreceli olarak daha az sıkıntı yaşayabilir çünkü iki dilde de cümle yapısı aynı ve iki dil de sondan eklemeli. Ben 4 yıl anime izleyerek konuşmayı öğrendim ve dokuzuncu sınıfta aldığım ufak derslerle grameri neredeyse tamamlamıştım. Ancak yazma konusunda ilkokul öğrencileriyle aynı seviyedeyim (bunun nedeni benim biraz tembelliğim de olabilir ama konumuz bu değil). Evet, bu demektir ki Japonca gazete okuyamıyorum. Ana dili İngilizce ya da Almanca gibi Avrupa dillerinden olan birisine diyebileceğim: Bol şanslar. Cümle yapısı onlar için ters, Japoncanın sondan eklemeli bir dil olması biraz zorlayıcı olabilir ve yazmaktan bahsetmiyorum bile. Ama biraz çalışmayla yapılamayacak bir şey değil. 

Güneşin doğduğu memleketin, ya da Japonyanın (Nihon) dili tıpkı kültürleri gibi oldukça özel. Her ne kadar zorlayıcı olsa da Japonca öğrenmeye devam etmek istiyorum. Ne demişler: Bir lisan, bir insan.

No Comments Yet

Leave a Reply

Your email address will not be published.