Türkiye’de gezilecek onca yerden biri de hiç şüphesiz Mardin. Gerek mimari yapısı gerek tarihi olsun, gezenleri etkileyen bir yer. Midyat yolunda karşınıza ansızın koyunlar çıkabilir veya gezerken bir köşebaşında dibek kahvesinin tadını çıkarabilirsiniz. Kısa süren Mardin gezimizden sonra sizinle paylaşmak istediklerimiz var. Bu yazımız Mardin’de gidebileceğiniz bazı noktaları içerecek.

 

 

Eski Mardin:

Eğer Mardin’in kendine özgü binalarını görmek ve sokak havasını solumak istiyorsanız Eski Mardin mutlaka gitmeniz gereken yerlerden. Etrafta dolaşırken güzel fotoğraflar çekebileceğiniz birçok noktaya rastlayacaksınız, o yüzden fotoğraf makinenizi yanınıza almayı unutmayın.

Size tavsiyemiz neredeyse her köşebaşında karşında çıkacak tarihi cami, kilise ve manastırlara uğramanız. Geçmişte pek çok farklı kültürü bulundurmuş olması Mardin’in bu kadar tarihi eser bulundurmasının başlıca nedeni. Özellikle öne çıkan taş işçiliği dikkatleri çekiyor.

 

 

Ulu Cami:

Civardaki tarihi mekanlardan biri olan Ulu Cami gezilebilecek yerlerden biri. Kısa bir gezi olacak olsa bile Eski Mardin’deki önemli tarihi mekanlardan olduğundan atlanmaması gereken yerlerden bir tanesi. Avludaki şadırvan camideki en göze çarpan yapı.Yine taş işçiliği caminin en güzel özelliklerinden.

 

 

Zincirli Medrese:

Aynı gün içerisinde gidebileceğiniz yerlerden biri de Zincirli Medrese. Medrese günümüzde ayakta kalmış tarihi yapılardan bir tanesi. Girişteki taş işçiliği hayranlık uyandırıcı şekilde yapılmış.

İçerideki avluda küçük havuzlar bulunuyor. Her ne kadar şu an hepsi dolu olmasa da geçmişte yaratacağı görüntü oldukça hoş. Avludaki havuzlardan biri özellikle turistler tarafından çok ilgi görüyor. Uygun yerde durulduğunda havuzda karşıdaki kişinin yansıması görünüyor. Bu da fotoğraf çekmek isteyenleri ışığa çekilen balık gibi kendine çekiyor.

 

 

Hasankeyf:

Mardin’e gitmişken Hasankeyf‘e uğradık. Batman’a bağlı olsa da Mardin’e yakın olduğundan vakit varken gidilebilecek bir yer. Hasankeyf zamanında Mezopotamya’ya hayat vermiş nehirlerden biri olan Dicle‘nin kıyısında yer alıyor. Tarihi bir ilçe olan Hasankeyf de her köşe başında ziyaretçileri ayrı bir tarihi yapı ile karşılıyor.

Bizim görme şansı yakaladıklarımız Küçük Saray, El-Rızk Cami’si ve Taş Köprü oldu.

Küçük Saray’ın zamanında Hasankeyf’e gelecek bir gelin için yapılmış olduğunu öğrendik. Ne yazık Küçük Saray’a izin verilmediği için çıkamadık. El-Rızk Cami’si Hasankeyf’e vardığımızda gözümüze çarpan ilk yapılardandı. Neredeyse gökyüzüne uzanıyor denilebilecek olan minaresi gözden bir an olsun kaybolmadı. Taş Köprü, Dicle’nin içinde, Küçük Saray ve El-Rızk Cami’sinin yakınlarında. Köprüden sadece küçük bir parça kalmış.

Bunların yanı sıra, Hasankeyf’e gittiğimizde gördük ki yapılan baraj çalışmaları sonucu geniş bir alan tahminen 2020’de sular altında kalacak.Bölgede yaşayan insanlar başka bir yerleşim alanına taşınmak zorunda kalacaklar. Duyduğumuza göre sular El-Rızk Cami’sinin minaresinin tepesine kadar ulaşacakmış. Sular bu kadar yüksek olacağından Küçük Saray yıkılmasın diye yapılan güçlendirme çalışmaları sürüyordu. Bu da demek oluyor ki yüzyıllardır Hasankeyf’te bulunan tarihi eserler sular altında kalacak. Hasankeyf, baraj çalışmaları bittikten sonra gezilecek yerler listelerinde kalıcı olarak silinecek. Bu nedenle önümüzdeki iki yıl pek çoklarının Hasankeyf’e gidebilmek için son şansları olacak.

 

 

 

 

Dara:

Dara’ya gitmek için boş zamana ihtiyacınız olacak. Antik şehir zamanında Kral Darius tarafından yaptırıldığından adı Dara. Yapılan kazı çalışmaları sonucu tekrar ortaya çıkarılmış. Dara,yapıldığı dönemden günümüze son derece sağlam bir şekilde gelmiş. Gezerken büyülenmemek mümkün değil.

Dara’nın en çok dikkat çeken bölümlerinden biri Büyük Galeri Mezar. Mezar üç katlı ve içerisinde üç binden fazla kişiye ait kemik bulunuyor. Mezarın içindeki cam yürüme yolundan bu kemiklerin bir kısmı görülebiliyor. Bu toplu mezarın, içindekilerin yeniden dirileceklerine inandıkları için yapıldığı düşünülüyor. Mezarda büyük bir baca da bulunuyor.

Yine Dara’da da fotoğraf makinenizi hazırda tutun.

 

 

 

Deyrul Zafaran Manastırı:

Deyrul Zafaran Manastırı belki de yapıldığı dönemden bu yana en iyi muhafaza edilmiş yapı. Manastırın hala kullanılıyor olması da durumu oldukça iyi açıklıyor.

Avluda idari bölümlerin yanı sıra misafirhaneler de bulunuyor. Çan kulesinin altında Nuh’un gemisindeki hayvanları temsil eden hayvan motifleri bulunuyor. İlk inşa edildiğinde adı “Kubbeli Kilise” olan kilisenin içinde freskler var. Kilisede haftada üç defa ayin düzenleniyor. Manastırda daha küçük bir kilise de bulunuyor, bu kilisenin adı “Meryem Ana Kilisesi“. Yaklaşık üç yüz yirmi yıllık olan sunak çivi gibi maddeler kullanılmadan yapılmış. İçerisi yaşça büyük insanların vaftiz edilmesine uygun olarak düzenlenmiş. Manastırda bir mezar odası da bulunuyor. Yedi tane mezara elli yedi din adamı oturur vaziyette gömülmüş. Yedi mezarın dördü hala kullanılıyor. Mezarlığın altındaki güneş tapınağının tavanındaki taşlar harç kullanılmadan dizilmiş.

Manastır hala kullanıldığından ziyaret saatleri belirli ve gruplar halinde geziliyor. Mardin’de mutlaka gitmeniz gereken yerlerden biri deriz.

 

 

No Comments Yet

Comments are closed