Uzun yıllardır ayrımcılık üzerine kurulu bir endüstride BTS, özgün bir sanat ortaya koymaya devam eden nadir sanatçılardan. Grubun bir üyesi olan Min Yoongi, sahne ismiyle Suga, veya takma ismiyle Agust D de bu sanatçılardan biri. Birçok çok satan sanatçının müziğinin arkasındaki deha, Suga hayranlarının dört yıllık uzun bekleyişinden sonra ikinci karışık kasetini çıkardı. 

On parçalık karışık kasetin içerisinde, grup üyelerinden biri olan RM de dahil olmak üzere NIIHWA, “Nell” adlı alternatif rock grubundan Kim Jong Wan ve Max Schneider ile işbirliği yaptığı şarkılar bulunuyor. Suga, karışık kasetin yayınlanmasına kadarki geri sayımdan, Daechwita adlı şarkının klibinin prodüksiyon ve tüm şarkılardaki söz yazarlığından D-2’nun tüm prodüksiyonuna kadar karışık kasetin yaratım sürecinde aktif olarak yer aldı.

Önceki karışık kaseti “Agust D” ile son çıkan “D-2” karşılaştırıldığında Suga’nın geçen sürede kendini geliştirdiği, geçmişe kıyasla daha fazla şey anlayıp bildiği açıkça görülmekte. Derinden gelen vuruşların üzerine gelen tutkulu rap ve şarkı kısımları ile Suga kusursuz bir şekilde dinleyicilerine onlara güç verecek, anlaşıldıklarını hissettirecek ve hiç şüphesiz onları duygulandıracak bir albüm sunuyor.

Albüm, tam da bir başlangıca uygun şekilde daha yavaş ve derin bir tınısı olan Moonlight ile başlıyor. Başlangıçta yoğun bir beatbox ile başlayan şarkının sonrasında Suga derin ve çekici bir rap kısmı ile kendini “Agust D” olarak tanıtıyor.  Bu isim, sahne adı olan SUGA’nın tersten yazılışına ek olarak eskiden Daegu’da rap yaptığı gruba bir övgü niteliğinde olan D-T harflerinden oluşan bir anagram. Moonlight‘da Suga “Namsandong’daki bir bodrum katından Hannam Hill’deki çatı katı dairesine” tırmanışındaki zorluklardan bahsediyor.

Suga, kendisi için “Rüyasından uyanamayan bir Peterpan” derken büyümek ve hayallerini kaybetmek istemediğini söylediği sözlerine atıfta bulunuyor. Ciddiyetle şimdiki halini eskiden olduğu kişi ile karşılaştırarak geldiği nokta ve bulunduğu pozisyon hakkında bir özdeğerlendirme sunuyor. “Pek çok şey değişti ama ay ışığı hala eskisi gibi” diyor. Müzik yapmanın, var olmanın, elinden gelenin yeterli olup olmadığını düşünmenin zorluklarından bahsediyor. Şu an olduğu kişi olmanın getirdiği zorluklardan söz ediyor. Şarkıyı herkesin değişime uğradığını kabul ederek ama bir yandan da değişimin herkes için farklı olup olamayacağını sorgulayarak bitiriyor.

Bir sonraki parça; muhteşem bir sinematografinin yanı sıra, sembolizm ve Kore folkloruna referansları ile bir müzik videosuna sahip tek parça olan Daechwita. Agust D’nin videoda yalnızca soylu kralı değil aynı zamanda onu öldüren kişiyi de oynuyor olması üzerine Twitter’da birçok kişi bu iki kişiliğin Suga’nın kim olduğu ve kim olması gerektiğine dair verdiği mücadeleyi temsil ettiğini düşündüğünü söyledi. Daechwita, üflemeli ve vurmalı enstrümanlar ile çalınan Kore’nin geleneksel askeri şarkı türüne verilen isim. 

Daechwita, Suga’nın  BTS’ten önce ve sonra yaşadığı hayatındaki mücadelelerini anlattığı diğer birçok şarkısının arasında yer alıyor. Suga “ Bir köle olarak doğdum, şimdiyse bir kralım.” diyor. Daechwita, Suga’nın geçmişi ve bugünü hakkında konuştuğu ağır tempolu bir diss şarkısı. Düşüşlerini heyecanla bekleyenlere “ İsmimi hatırlayın. Yalnızca boş konuşan piçler.” diye sesleniyor. Suga kıyafetten paraya, paradan müziği ile yapmak istediği her şeye sahip olduğunu söylüyor.

Bu parça neredeyse, Suga’nın istediği her şeyi başardığı farklı bir varoluş düzlemine ulaşmış olduğunu ve düşmesini bekleyip dua edenlere acıdığını hissettiriyor.

Daechwita

Daechwita’nın ardından What Do You Think? geliyor. Yine hızlı tempolu olan bu parçada Suga dinleyicilerini nefessiz bırakıyor. Başkalarının onun hakkında ne düşündüğünü umursamadığını, ne tür hayatlar yaşadıklarıyla ilgilenmediğini söylüyor  ve başarısının onların başarısızlıklarıyla bir ilgisi olduğunu düşünenleri aşağılıyor.

Suga daha sonra “ Banka hesabımdaki on sıfır gençliğime teminat olarak ödediğim para” diyerek şu anda sahip olduğu tüm paranın kaybettiği gençliğinin bedeli olduğunu söylediği  The Last adlı eski bir solo parçasına göndermede bulunuyor.

Çalmaya başlayan bir sonraki parça, Suga’nın on yıllık bir dostluğa sahip olduğu, Kim Namjoon olarak da bilinen BTS üyesi olan RM ile işbirliği yaptığı Strange. İkili, parçayı “ Eğer bir Tanrı varsa, lütfen bana hayatın mutluluk olduğunu söyle.” diyerek başlatıyor. Parça uykuya dalmanızı sağlayabilecek kadar sakinleştirici.

Suga ve RM kapitalizmin ne kadar kaçınılmaz olduğundan, insanlar büyüdükçe paranın, hayalleriyle beraber umut ve arzularıyla da yer değiştirdiğinden bahsediyor. RM ve Suga bize “Dünyada hasta olmayanlara hastaymış gibi davranılıyor, garip değil mi?” sorusunu yöneltiyorlar. “Gözleri kapalı olan bir dünyada, gözleri açık olan insana kör muamelesi yapılıyor, garip değil mi? Hiç kimsenin hayali yokken sana hayalinin olmasını söylüyorlar. Doğru bir cevap yok, garip değil mi?” diye soruyorlar.

RM, “Herkes köpek tasmaları ve köpek kulübeleriyle övünüyor, bütün gün kimin daha üstün olduğu hakkında kavga ediyorlar. Bu noktadan sonra bilemeyiz bile.”diyor. Şarkı kapitalizm, tüketim ve materyalizm üzerine; hiçbirimizin kendi yaşamımız üzerinde gerçekte kontrolü olmadığına dair bir eleştiri niteliğinde. İnsanlar olarak bir an bile durup yaşadığımız hayata bakmadan ve asıl önemli şeylerin farkına varmadan amaçsız bir şekilde sürüklenip yaşamaya devam etmemize dair bir eleştirinin yanı sıra, farklı düşünenlerin dışlanmasına dair de bir eleştiridir.

RM ve Suga parçayı şiirsel bir şekilde “ Hayalin bir seçenek haline geldiği bu dünyada doğru bir cevap yok, cevap budur.” diyerek sonlandırıyor.

Bir sonraki parça, sanatçı NIIHWA’nın yer aldığı 28. Şarkının adının doğrudan Korece çevirisi “ Belki de yavaş yavaş bir yetişkin oluyorum.” Suga, büyüdükçe nihayet dünyayı tanımaya başladığından ancak hiç tanımamayı dilediğinden bahsediyor.

Büyürken gerçekleşmesini umduğu şeyleri hatırlayamadığından ve hayallerini kaybetmekten korktuğundan bahsediyor. Mezun olduğunda veya 20 yaşına geldiğinde değiştiğini düşündüğünü ve neyin değiştiğini merak ettiğini söylüyor. Suga daha sonra aniden ağlamasına yetecek kadar duyguyla dolup taştığını fark ediyor. Eskiden ne tür bir hayat istediğini düşünüyor ve bir anda artık önemli olmadığının farkına varıyor.

28’i Max Schneider’ın yer aldığı Burn It adlı parça takip ediyor. Suga’nın derin sesi, Max’in inceye çıkabilen vokalleri ve elektro gitar arasında güzel bir dengeyle Suga, geçmişteki kişiliği hakkında düşünüyor ve değiştiğinin farkına varıyor. ”Beni az kalsın yok eden zamanlara geri dönelim,” diyor. “Kıskançlık, nefret, aşağılık kompleksi ve han tarafından ele geçirilmiş hayata.” Han; nostalji, acı, öfke, umut ve keder duygularının karışımını temsil eden özel bir Korece konsepti temsil ediyor.

Suga o zamanki haliyle bugünkü hali arasında çok büyük bir değişiklik olmadığından bahsediyor. Yine de eğer tamamen yakılsaydı ondan geriye ne kalacağını merak ediyor. “ Belki de küller kalırdı,” diye düşünüyor, “Ya da belki aynı şekilde kalırdı.”

Hissettiği acı ve öfkenin yalnızca tutkusunu devam ettiren bir maske olup olmadığını merak ediyor. Daha önce bir canlı yayınında hayallerinden vazgeçtiğini söyleyen bir hayranı teselli ederken kullandığı sözlere hitaben, aynada kendisine vazgeçmenin bile bir tür cesaret olduğunu nazikçe hatırlatıyor.

Suga’nın bir sonraki şarkısı, People, çalmaya başlıyor. İlk birkaç melodiden bile, dinleyici farklı bir şey hissediyor. Daha sakin, hafif bir şey… Suga iyi bir insan olup olmadığını sorguluyor ve daha sonra sadece “olduğunu” fark ediyor. Suga, insanların nasıl var olmaya, yaşamaya, sevmeye ve sonunda unutulmaya devam edeceği hakkında konuşuyor. Sözler ağır olmalarına rağmen dinleyiciyi teselli ediyor. Suga bunun hepimize olduğunu söylüyor. Dinleyenlere, “İncinmenin neresi yanlış? Gelip geçmenin neresi yanlış? Olacak.”, hepsi geçecek diyor. Bize aynı su gibi akmamızı ve yolun sonunda bir şey olup olmadığını öğrenmemizi söylüyor.

People tüy gibi hafif duyulan, rahatlatıcı bir şarkı. Her şeyin yola gireceğinin ve acının kaçınılmaz olduğunun nazik bir hatırlatması. Suga bize hayatın dramlarla dolu olduğunu, tutkunun yorucu olabileceğini ve bazen yalnızca var olmanın harika olduğunu söylüyor. Suga “Kim insanların akıllı hayvanlar olduğunu söyledi? Bana göre insanlar pişmanlık dolu hayvanlar gibi duruyor.” diyor.  People’da Suga, dinleyicilerini kendilerini serbest bırakıp kendilerini anlamaya ve her şeyin yoluna gireceğini kendilerine hatırlatmaya teşvik ediyor. Birisi için özel olanların başkaları için sıradan olabileceğini veya durumun tam tersi olabileceğini söylüyor ve bunu anlamamız gerektiğini vurguluyor. Bizim veya bir başkasının yaşadıklarında yalnız olmadığını ve başka kişilerin de aynı şeyleri yaşadığının yumuşak bir hatırlatması.

Çalmaya başlayan bir sonraki parça, barlarda tek başına yiyip içme kültürüne atıfta bulunan Honsool‘dur. Honsool, son zamanlarda Kore’de ünlenmeye başlayan,  kişinin tek başına rahatlamaya karar verdiği bireysel bir trende verilen isimdir. Honsool’da Suga uzun bir iş gününü ve eve geldiğinde ne yaptığını anlatıyor. Biraz içki çıkarıp gün içerisinde yaptıklarını ve yapması gerekenleri düşünüyor. “Süperstar olarak her gün partilere gideceğimi düşünürdüm.” diyor. Yatağında yattığını ve kendi kendine kafa sallayarak “Yarın yine gelecek ve gidecek. Önemli değil nasıl olsa. Yalnızca güne katlanacağız, sanırım.” dediğini hayal edebiliyorum.

Interlude: Set Me Free çalan bir sonraki parça. Genelde interlüdlerin albümün ortasında olduğunu düşünürsek Set Me Free’nin sonlara doğru olması ilginç. Set Me Free Suga’nın yumuşak bir şekilde mırıldanmasıyla ve içten içe bunu istemeyen bir tarafı olmasına rağmen serbest bırakılmak için neredeyse yalvarmasıyla, nazik bir şarkı. Suga bir gün yerlerde sürünür gibi hissederken bir sonraki gün yüksekten uçmanın ne kadar kafa karıştırıcı olduğundan bahsediyor. Serbest bırakılmak için yalvarıyor gerçekte istediği bu olmasa bile. Set Me Free, kısa ancak Suga’nın bizim anlayamadığımız ve asla anlayamayacağımız bir şeyi istemesini dinlediğimiz için kalp burkan bir şarkı.

Bir sonraki ve albümü birbirine bağlayan son şarkısı Nell’den JW ile olan Dear My Friend. Suga bu özel şarkıyı şu an hapiste olan Daegu’dan bir arkadaşına adıyor. Suga, bu şarkıda direkt olarak o arkadaşıyla konuşuyormuş gibi duyuluyor. Ona göre bu şarkıda dinleyici yok. Şarkı, Suga’nın arkadaşına usulca onu özlediğini söylemesiyle ve “beraber olan anılarımız etrafımı sarıyor.” demesiyle başlıyor. Eğer karşı çıkmış veya bir şeyler söylemiş olsaydı durumun farklı olup olmayacağını merak ediyor.

Suga arkadaşına önce nasıl olduğunu soruyor ve sonra ondan nasıl nefret ettiğinden bahsediyor. “İkimiz olsaydık, dünya bile korkulacak bir şey değildi.” diyor. Şarkının geri kalanı Suga’nın beraber olan anılarını anlatmasıyla geçiyor. Sanki özel bir anını işgal ediyormuşuz gibi hissettiriyor, duymamamız gereken hatta duymayı hak etmediğimiz bir anı. Suga, eğer olaylar farklı gelişmiş olsaydı şu an nasıl olacaklarını merak ediyor ve şarkıyı “ Önceden tanıdığın ben yok, önceden tanıdığım sen de yok.” diyerek bitiriyor. 

Min Yoongi – Suga – Agust D

Birisi Suga’nın D-2’nun onlara neler hissettirdiğini tarif etmeyi ancak deneyebilir. Ancak bu denemeler sonuç vermeyecektir. Suga’nın albümdeki her bir parçaya görüldüğü ve anlaşıldığı umuduyla kendinden sevgi ve dürüstlük dolu parçalar koymuş olduğu çok açık.Baştan sona her bir parça kuşkusuz onun. Her bir şarkı, merak ettiğimiz bir sorunun yahut aradığımız bir şeyin cevabı niteliğinde.

Acımasız bir şekilde dürüst ve acımasız bir şekilde onun. Sevgisini, öfkesini, acısını, üzüntüsünü ve o anda imkansız gibi gelse bile her şeyin iyi olacağına dair inancını taşıyor. İlk nefesten son nefese kadar kuşkusuz onun.

Bu yazı konuk yazarımız Fawzul Himaya Hareed tarafından yazıldı. Dergi için yazdığı diğer bir yazı olan “RM’in mono.’suna Daha Derin Bir Bakış”a buradan ulaşabilirsiniz.

Zeynep Metin ve Nil Üzer tarafından çevrildi.

Nil Üzer tarafından düzenlendi.

No Comments Yet

Leave a Reply

Your email address will not be published.