Çünkü o oydu ; çünkü ben bendim : Aşkın alışılmadık doğasını işleyen film

Geçen sene filmekimi’yle İstanbul’daki seyircisiyle ilk defa buluşan ve anında kalbimizdeki yerini alan “Beni Adınla Çağır”ın İstanbul’a gelişinin üzerinden bir yıl geçmiş olsa da yarattığı etki ve izleyicilere hisstettirdiği tüm duygular taptaze duruyor. Özgürce kanatlarını açmış ve uçuşunda hepimizi peşine takmış bir aşk hikayesini konu alan Luca Guadagnino’nun Andre Aciman’ın romanını filme uyarlamasıyla aşkın sınırsızlığını test eden yapıt bir bağımsız film olarak ortaya çıkmış olsa da çok kısa zamanda dünyanın ilgisini çekmeyi başardı ve ilk aşk, ilk heyecan, gençlik düşleri ve hisleri gibi temaları tazeliğini ve naifliğini hiç kaybettirmeden yansıtan James Ivory’nin kaleminden çıkmış senaryosuyla 2018 yılı Oscar Ödülleri’nde En İyi Uyarlama Senaryo Ödülü’nü aldı.

 

Timothee Chalamet ve Armie Hammer, Beni Adınla Çağır, 2017

Ayrı benliklerini birbirlerinin adıyla çağırarak bütünleştiren iki insanın özgün hikayesini beyaz ekrana yansıtan bu film, aşkı özgürce yaşamanın öyküsünü anlatıyor. Elio ve Oliver altı haftalık birliktelikleri süresince birey sınırlarını aşarak iki vücudun bir olma serüvenine izleyiciyi de şahit ediyor. Birinin nerde bitip öbürünün nerde başladığı sadece önemsiz bir detay olan ilişkilerinde birbirlerine karşı hislerini özgürce yaşadıkları kendilerine ait bir dünya yaratmaları bu filmi eşi benzeri olmayan bir konuma sürüklüyor. Sevgiyi sınıflandırma ihtiyacından kendilerini soyutlayan iki ana karakter ve onların bu seçimini destekleyen yan karakterler sayesinde filmin insanlar üzerindeki etkisi derinleşiyor. Böylelikle izleyici de içindeki etiketleme arzusunu susturup Elio’nun hayallerinde kendini kaybedebiliyor. 

 

 

Elio ve Oliver’ın bu yolculuğunun inişli çıkışlı yollarından, kalbe ilklerini yaşatan tepelerinden ya da nefes kesen yokuşlarından geçenlerin, filmde duyguların kanatlanıp zincirlerini adeta koparmışçasına uçuştuklarını sanki filmin içindeymişçesine deneyimlediklerine inanıyorum. Oliver’ın arabadan ilk inişinden Elio’nun babasıyla yaptığı hepimizin kalbine dokunan o konuşmaya kadar her şeyi seksenlerin ortasında Kuzey İtalya’da bir yerdeymişçesine izleme şansı bulduğumuz filmin belki de bizi bu denli baştan çıkarmasının en büyük nedeni budur. Bizim tazeliğini ve sonsuzluğunu Pearlman ailesinin evinin balkonunda esen rüzgarın yaprakları hareket ettirmesiyle algıladığımız bütün bu duyguların ve Elio ile Oliver’ın hikayesinin bir parçası haline gelebilmemiz onu o yapan özelliğidir belki de.

 

Müziklerinin, manzaralarının, renklerinin, duygularının yoğun işlenişinin ve hissettirdiği sıcaklığın Elio’nun yanaklarından akan altı haftanın gözyaşlarıyla birleştirilmesi bu filmi sadece bir film olmaktan  çıkararak onu sanatsal bir konuma yükseltiyor İşlenilen bu benzersiz aşkın açıklanabilmesi ise Montaigne’in beş yüz sene önce yazdığı sözlerle mümkün hale geliyor : « Çünkü o oydu ; çünkü ben bendim. »

Bu yazı konuk yazarımız Maide Çebi tarafından 9 Magazine için yazıldı. Kendisi sinema, film ve fotoğrafçılığa ilgi duyuyor. ”Beni Adınla Çağır” filmi çıkalı tam bir sene olduğu için film hakkındaki kendi fikirlerini ve yorumlarını 9 Magazine için derledi.

 

Düzenleme Nur Güzeldere tarafından yapılmıştır.

 

 

 

 

 

2 Comments
  1. Böylesine naifliği, kendiliğindenliği ve sezişleri incelikle yansıtmayı beceren filmin yorumunu bu denli hassasiyetle verebildiği için Maide Çebi’yi kutlarım.

  2. Gençler sizleri atılımlarınızdan dolayı alkışlarım.Ayrıca yorumunu yaptığınız geçen sene epeyi ilgi çeken bu film benimde etkilendiğim bir filmdi. Maide’ciğim senide beğenin ve seçkin, ve yorum için tebrik ederim.Hepinize 👏👏👏❤️👍

Leave a Reply

Your email address will not be published.