Şöyle bir düşündüğümüzde aklımıza ilk hangi ressamlar gelir? Kesik kulağı ile Van Gogh, alışılmadık sürreal tabloları ile Dali, belki de tek kaşı ile Frida Kahlo veya nilüferleri ile Monet.
Tabiki liste uzayıp gidebilir ama demek istediğim şu: Batı sanatı ve Avrupa ağırlıklı isimler aklımıza geliyor. Yüzyıllar boyunca sanat tarihinde de dahil Batı sanatı ağırlıklı anlatılmış ve öğretilmiş.
Peki biz Uzakdoğu, özellikle Japon sanatı hakkında ne biliyoruz?
Açıkçası, benim aklıma ilk Hokusai‘nin ” Kanagawa’nın Büyük Dalgası” geliyor.

Resmin Hokusai’ye ait olduğunu da geçen ay öğrendiğim için, Japon sanatı hakkında pek bir bilgim olmadığı ortada.
Sanat tarihinde unutulan kadın sanatçılar serisi hakkında birçok kişiden pozitif yorumlar ve geri dönüşler aldığım için bu seriyi genişletmeye karar verdim. Şu ana kadar Fransa, Rusya ve Türkiye’den seçtiğim kadın sanatçıların yanına şimdi Japon sanatının önemli kadınlarından biri ekleniyor: Uemura Shoen

Uemura Shoen ” Tsune Uemura” adıyla Kyoto’da 1875’te doğdu. Doğmadan iki ay önce babası ölmesi hayatı boyunca Shoen’in annesiyle olan bağının güçlü ve hayat boyu sürmesini sağladı. Uemura zengin ve güçlü bir ailenin içine doğmamıştı, annesi Kyoto’da çay dükkanı işletiyordu. Shoen çocukluğunu çay dükkanın köşesinde annesini beklerken resim çizerek geçirdi.

Doğuştan yetenekli Shoen’in çizimleri küçüklüğünden itibaren annesinin çay dükkanında ilgi görmeye başladı. Bu da Shoen’in 12 yaşında resim eğitimi almaya başlamasını sağladı. Ancak daha sonra okulunu bırakarak eğitimini yarıda bıraktı.

Uemura Shoen, okul yıllarından sonra Suzuki Shonen’nin asistanı olarak çalışmaya başladı. Suzuki Shonen’in atölyesinde bijin-ga tarzında resimler yapmaya başladı. Bijin-ga, güzel kadınların portreleri, resimleri ve baskıları diye çevirilmektedir. Shoen de atölyede öğrendiği bijin-ga tarzında resimleri kendi perspektifinden hayatı boyunca yaptı. Uemura öğretmeni Shonen’e olan saygısından dolayı soyadını Shoen’e çevirdi.

Kaynak: theartstack.com
Uemura daha on beş yaşındayken, resimleri Galler Prensi Arthur ve Connaught Dükü’ne satılmıştı. Resimleri Japonya’dan tüm dünyaya yayılırken farklı ülkelerde ödüller kazandı. Yaşadığı dönem, yirminci yüzyılın başında Japonya’ya Avrupa etkisiyle gelen yağlı boyalar popüler olurken Shoen iwaenogu (mineral pigment) ve Japon tarihini ve masallarını benimsedi.

Shoen’in güzel kadınları resmettiği bijin-ga tarzı Japon sanat tarihinde 17. yüzyıla kadar gitmektedir. Edo ( 1603-1868) döneminde Ukiyo-e denilen normal insanları ve doğayı ağırlıkla konu alan tarzla çıkan bijin-ga, kadınları alt sınıf vatandaşı olarak resmederken erkekleri üst sınıf gösteriyordu. Shoen’in yaşadığı Taisho döneminde bijin-ga‘lar kadınları erkeklerle eşit gören ve ayrımcılık yapmadan (eşitsizlik konusunda adımlar atılıyor) resmediyordu.

Kaynak: womenofarthistory.tumblr.com
Shoen annesini ve eşini kaybetmesinden sonra kırklı yaşlarında zor dönemler yaşadı. Annesinin kaybından sonra Shoen anne çocuk ilişkilerine ve kendi çocukluk anılarını resimlerinde daha çok yer vermeye başladı.

Kaynak: Google Arts&Culture
Uemura Shoen 1948’de ”Order of Culture’‘ ödülünü alan ilk kadın olarak tarihe geçti. Sadece bir yıl sonra, 1949’da kanser yüzünden hayatını kaybetti.

Kaynak: Google Arts&Culture
Shoen sadece güzel kadınları resmetmiş gibi gözükebilir, ancak kendisi ataerkil toplumun içinde günlük hayattan kadınları birer kraliçe gibi zarif çizerek kendi hayatını ve düşüncelerini yansıttı. Kendisine hiç feminist dememiş olsa bile öyle yaşayarak ve resimlerinde yansıtarak sanat tarihine geçti.
.