Onur ayı sona ererken dünyanın dört bir yanından LGBT+ topluluğunu bugünkü haline getirmiş olan insanları anmak önemli; bu kişilerden biri ise Antik Yunan döneminde yaşamış bir şair, Sappho.

Sappho, günümüz Türkiye’sine yakın, Akdeniz’de küçük bir ada olan Midilli Adası’nda (orijinal adı Lesbos adası) yaşamış Arkaik Yunan şairidir. Sappho’nun çalışmalarının çoğu eksik olduğu için hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Bununla beraber klasik çağın en önemli kadın liristiydi ve gençliğinde çalmayı öğrendiği, Antik Çağ’da yaygın bir enstrüman olan lir eşliğinde söylenen lirik şiiriyle tanınırdı. Üç erkek kardeşi vardı ve oldukça zengin aristokrat bir aileden geliyordu. Şiirlerinde ebeveynlerinin hiçbir betimlemesine rastlamasak da kardeşlerinden çeşitli bölümlerde bahsetmiştir. Siyasi çatışmalar nedeniyle ailesi ile M.Ö. 600 yıllarında Sicilya’ya sürülmüştür.

“Her ne kadar sadece nefes olsa da, emrettiğim kelimeler ölümsüzdür”

Sappho’nun fiziksel görünüşünü yansıtan güvenilir bir portre günümüze gelmemiştir. Öte yandan Tithonus adlı şiirinde saçlarının gençliği sırasında siyah olduğundan bahseder. Platon tarafından “güzel” ve benzer sıfatlar ile nitelendirilmiş ve çok dikkat çekici biri olarak anlatılmıştır. Yine de, onu ünlü yapan güzelliği değil, şiirleriydi. Çalışmaları dokuz kitapta toplanan dini ilahileri, düğün şarkılarını ve aşk şarkılarını içeriyordu. Açık bir dil kullanımı ve inanılmaz bir ifade gücü vardı. Hatta Sapphic Stanza adında yeni bir lirik metre geliştirmiş ve şiiri diğer şairler için ilham kaynağı olmuştur.

Platon, onu Yunan mitolojisinde sanat ve bilimlere başkanlık eden tanrıçalardan biri olan “Onuncu Müz” ve “Şair” (The Poetess) olarak tanımlamıştır. Onuruna heykeller yaptırılmış, çömlekte resmedilen az sayıdaki kadından biri olmuştur. İnsanlar ona değer vermiş ve saygı duymuştur. 1772-1829 yılları arasında yaşayan Alman şair Friedrich Schlegel’e göre, eğer Sappho’nun tüm eserlerine sahip olsaydık, Homer’i asla hatırlamazdık.

“Cildim bir zamanlar esnek ve pürüzsüzdü, ama şimdi yıllar ile solmuş; saçlarım parlak ve siyahtı ama artık soluk ve gri.”

Sappho’nun öncelikli olarak aşk, özellikle kadınlara duyulan aşk konusunda yazdığına inanılmaktadır. Sappho’nun cinsel tercihi belli değildi, ama birçoğu ona “kadın aşığı” diyordu. Ancak bu, şiirlerinin Eski Yunanlılar tarafından sevilmesini engellemedi. Hatta o dönemde homoseksüel duygular son derece normal görülürdü. Buna rağmen erkeklerin ve kadınların evlenmeleri bekleniyordu. Bazı akademisyenler Sappho’nun şiirlerinin erkeklerle dolu bir dinleyici kitlesine yüksek sesle okunmak için ya da erkeklerin bakış açısından yazıldığına inanıyorlar. En ünlü şiirlerinden biri, güzel bir kıza bakan ve onunla konuşan adamı kıskanan biri ağzından anlatılır. Çevirmenler, konuşan kişinin bir erkek olması gerektiğini varsaymıştır; ancak bunun doğru olmadığını gösteren büyük bir kanıt vardır: Sappho, anlatıcıyı betimlemek için “yeşil” anlamına gelen “chlorotera” sıfatını kullanmıştır. Antik Yunancada sıfatların cinsiyete göre farklı çekimleri vardır ve burada kullanılan sıfat, anlatıcının bir kadın olduğu hakkında şüphe bırakmaz. Bu, Sappho’nun gerçekten kadınlara karşı hissettiği romantik duygular hakkında yazdığını göstermektedir. Sappho bunun yanı sıra başka konular hakkında da şiirler yazdı; şiirleri, bireysel kimliği ve arzu, kıskançlık ve aşk gibi kişisel duyguları incelemektedir. Günümüzde Sappho’nun şiirlerinin tahmini 700’ünden sadece 200 parçası kalmıştır ve bugüne kadar sadece dört şiir yeniden birleştirilmiştir.

“Ve Eros bana güneş ışığında bulunmayan bir güzellik verdi: gençlerde sık sık kaybolan, hayata olan tutku ve sabır. ”

Yunan tarihinin ileriki dönemlerinde, şiirleri tepkiyle karşılanmış ve kilise tarafından yasaklanmıştır. Sappho’nun tutkusu ve bağlılığı ile duyguları ifade etmek ahlaksızlık olarak görülmüştür. Bir ilahiyatçı, Sappho’yu “kendi açgözlülüğü hakkında şarkı söyleyen, cinselliğe aç bir fahişe” olarak nitelendirmiştir. Sappho’nun “ahlaksız” duygularını gizlemek için birçok efsane ve söylenti yaratıldı. En popüler efsane ise feribotçuya karşılıksız sevgisini anlatandır. Efsaneye göre Sappho, bu tek taraflı aşktan hissettiği keder nedeniyle bir uçurumdan atlamıştır; ancak bunun doğru olmadığını biliyoruz. Sappho’nun şiirlerinden birinde grileşen saçları ve kırışık dizleri hakkında şikayet etmesinden de anlayabileceğimiz üzere öldüğünde çok daha yaşlıydı. 

“Şimdi bana gel tanrıça, kurtar ne olursun gene beni

bunca zorlu kaygısından gönlümün

oldur olmasını dilediğini;

Katıl savaşıma!”

Sappho’nun cinsel yönelimi ne olursa olsun, “lezbiyen” ve “sapphic” (kadınlara romantik ilgi) terimleri onun ve yaşadığı adanın sayesinde ortaya çıkmıştır. Sappho bu terimleri kullanmamış olsa da, bugün bu terimler kadınlara ilgi duyan kadınları tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu kelimeler ilk kez 17. yüzyıl Fransa’sında ortaya çıkmış ve 19. yüzyılın ortalarında sözlüğe eklenmiştir.

2008 yılında, Lesbos (Midilli) adasının sakinlerinden bazıları, Yunanistan’ın eşcinsel topluluğuna karşı dava açarak “lezbiyen” kelimesini cinsel yönelimleri için kullanamayacaklarını, bu kelimenin cinsel tercihle bir ilgisi olmadığını söyleyerek adanın sakinlerinin izin verilen tek “lezbiyenler” olduğunu savunmuşlardır. Duruşma daha sonra reddedilmiştir. Komik, değil mi?

Sappho, günümüzde Antik Yunan’ın en önemli figürlerinden biri olmaya devam etmektedir. Şiirleri binlerce kişi tarafından sevilmekte ve tüm dünyada okunmaktadır. Günümüzde birçok kişiye bir ilham kaynağıdır. 

Kim olduğunla gurur duy. Onur ayınız kutlu olsun!

No Comments Yet

Leave a Reply

Your email address will not be published.